نردبنهای پنهان-Gizli Merdivenler

7 12 2009

Tasavvuf  Klasiklerine Giriş: Kavramsal Bir Okuma

“Tasavvufun işlediği konular ve aktardığı mesajlar, kavramsal açıdan, sûfîlerce kaleme alınmış metinler etrafında odaklanır..Tasavvuf klasiklerini okuyabilmek, konunun muhatabını genel malumat seviyesinden alarak bir düşünce etkileşiminin içine çeker.” BİSAV’da katıldığım, Nedim Tan’ın bu seminerinde, tasavvuf klasiklerinin sunduğu kavramlar, seçilmiş metinler üzerinden anlatıldı. Muhâsibî, Serrâc, Kuşeyrî, Hucvirî, Abdullah Ensârî, Gazalî, İbn Arabî, Mevlânâ ve Yunus Emre gibi temsilcilerin metinleri üzerinden işlenen seminerden bazı notları paylaşmak istedim. Özenle seçilmiş birbirinden değerli metinler arasından, Farsça şiirleri içerenleri seçtim.

                                                           *

“Allah’a giden yollar yaratılmışların nefesleri adedincedir.”

Allah’a varan yolların çeşitliliği ve çokluğu hakkındaki metinlerin ilki Necmettin Kübrâ’nın “Tasavvufi Hayat” eserinden alınmış. Yolların çokluğuyla beraber üç başlıkta toplanabileceği anlatılıyor. Tarîk-i ahyâr, tarîk-i ebrâr ve tarîk-i şüttâr. İlki ibadet ve salih amel sahiplerinin yolu, ikincisi mücahede ve riyâzet sahiplerinin, sonuncusu ise Allah’a ve Allah ile yolculuk edenlerin yoludur, aşk ehlinin yolu…      

Diğer metin ise Mevlana’ya ait;

Nerdübanhâyist pinhân der cihân

Pâye pâye tâ anân-ı âsümân

Her güruh râ nerdübânî diger est

Her reviş râ âsümânî diger est

Her yek-i ez hâl-i diger bî-haber

Mülk bâ pehnâ vü bî-pâyân ü ser 

 

Yeryüzünde gizli merdivenler vardır,

Basamak basamak göğe yükselen merdivenler.

Her topluluğun başka bir merdiveni vardır,

Her yolculuğun eriştiği gök başkadır.

Yolculukların biri diğerinden habersiz.

Bir ülke ki ne başı ne sonu bulunmaktadır. (Mesnevi, V/2556-58)

 

                                                           *

 

Çun be-Hak bîdâr ne-bûd cân-ı mâ,  Hest bîdârî çû derbend ân-ı mâ

Canımız Hakk’a ayık değilse eğer, uyanık olmak vaktimiz için sadece bir engeldir.

 

Yolun başlangıcı ve insanın farkındalığı hakkındaki metin de Mevlana ile başlıyor;

 Her kesi k`û dûr mâned ez asl-ı hîş

Bâz cûyed rûzgâr-ı vasl-ı hîş

Tû megû mâ râb edân şeh bâr nîst

Bâ kerimân kârhâ düşvâr nist

Kûy-ı nevmîdî me-rev ümîd hâst

Sûy-ı tarîkî me-rev hurşîd hâst

 

Kendi aslından uzak kalmış kimse,

Tekrar kavuşacağı vakti arar durur. (I/4)   

“Bize o hakikat şahı için nasip yoktur” deme,

Kerem sahipleriyle iş tutmak, güç değildir. (I/221)

Ümitsizlik tarafına kapılıp gitme! Ümitler var…

Karanlıkların semtine yönelme! Güneşler var… (I/724)

 

İnsanın farkındalığı, uyanık olmak Ankaralı İsmail Rusûhi, Minhacu’l Fukarasında gaflet uykusundan uyanmak ve cehaletin verdiği dalgınlıktan rahatsız olmaktır diye açıklıyor yakaza/uyanıklık kelimesini. Kalp ve ruhun ayık ve agâh olmasıdır. Hakikate ayılmış bir gönüldür. Hak yolcusuna gereken ilk şey, gaflet uykusundan uyanması ve Hakk’ın rızası üzere doğrulmasıdır.

 

Hafız Şirazî’ye ait şiir, mürşidine, kalbini ilahi feyz ile aydınlatması isteği ile başlıyor;

 

Sâki be nûr-ı bâde ber-efrûz câm-ı mâ    

Mutrıb begû ki kâr-ı cihân şod be-kâm-ı mâ

Mâ der piyâle aks-i rûh-i yâr dîdeim

Ey bî-haber lezzet-i şürb-i müdâm-mâ

Hergiz ne-mîred ân ki dileş zinde şod be-aşk

Sebt est ber cerîde-i âlem devâm-ı mâ

 

Ey Sâki! Şarabın nuruyla aydınlat kadehimizi!

Ey sâzende! Çal! Âlem artık bizim muradımızcadır.

Bizler kadehte sevgilinin çehresinin aksini görmüşüzdür.

Ey bizim daima içtiğimiz şarabın lezzetinden habersiz kişi!

Asla ölmez o kimse ki kalbi aşk ile hayat bulmuştur.

İşte bu yüzden şu âlem defterine bizim ebediliğimiz kayıtlıdır.

 

                                                           *

 

Nefsini beğenmiş bir âlimin ne ilmi olabilir ki?

Nefsini beğenmeyen bir câhilin ne cehâleti olabilir ki?

 

Sufiler nefs kelimesiyle kulun çeşitli noksanlıklarla, yerilmiş ahlaki huylarını, fiillerini kastederler. Her türlü günahın, gaflet ve şehvetin kökü nefsi beğenip ondan razı olmaktır. Nefsin yerilmiş niteliklerden birini güzel görmesi ve kendini övülmeye layık mertebede vehmetmesi, nefse ait hükümler arasında aşılması en zor olanıdır… 

 

Nefs hakkında yine özenle seçilmiş metinler Gazali ve İbn Ataullah’a ait. Sen safları yaran arslana önem verme, onun işi kolay. Arslan o kimsedir ki kendi nefsine galip gelir, mısralarıyla nefsi anlatan Mevlana’nın bu şiiriyle ve tasavvuf kitaplarında olduğu gibi “Bunu anlamak için gayret göster” diyerek nihayet verelim…