ای ساربان-Ey Sârebân

18 04 2010

ای ساربان

 

در بستن پیمان ما ، تنها گواه ما شد خدا
تا این جهان ، بر پا بود ،این عشق ما بماند به جا
ای ساربان کجا می روی ؟ لیلای من چرا می بری ؟
ای ساربان کجا می روی ؟ لیلای من چرا می بری ؟

 

تمامی دینم به دنیای فانی، شراره عشقی که شد زندگانی
به یاد یاری خوشا قطره اشکی ، به سوز عشقی خوشا زندگانی
همیشه خدایا محبت دلها به دلها بماند ،بسان دل ما
که لیلی و مجنون فسانه شود حکایت ما جاودانه شود

 

تو اکنون ز عشقم گریزانی غمم را ز چشمم نمی خوانی
از این غم چه حالم نمی دانی
پس از تو نمونم برای خدا تو مرگ دلم را ببین و برو
چو طوفان سختی ز شاخه ی غم گل هستی ام را بچین و برو
که هستم من آن تک درختی که در پای طوفان نشسته
همه شاخه های وجودش ز خشم طبیعت شکسته

 

ای ساربان ای کاروان لیلای من کجا می بری ؟
با بردن ، لیلای من ، جان و دل مرا می بری. ای ساربان کجا می روی ؟ لیلای من چرا می بری ؟
ای ساربان کجا می روی ؟ لیلای من چرا می بری

 

Ey Sârebân(Ey Kervancı)

Ey kervancı, ey kervan!
Leyla’mı nereye götürüyorsun,
Leyla, canım ve yüreğim olduğu halde?
Ey kervancı,
Leyla’mı niçin götürüyorsun,
Birbirimize yalnızken verdiğimiz sözlere tanrı şahitken?
Ve aşkımızın karar kılmadığı hiçbir yer yokken?

Ey kervancı,
Leyla’mı nereye götürüyorsun,
Ey kervancı,
Leyla’mı niçin götürüyorsun?

İnancımın tamamı geçici dünyaya dair,
Aşkın kıvılcımları yaşamın kendisi olmuş!
Oysa yarin hatırası aşkın bir damlasından bile güzeldir.
Aşık olmanın ateşi yaşamdan daha özgedir!

Tanrım kalplerdeki sevgiyi daima o kalplerde bırak,
Benim kalbimde bıraktığın gibi
Ve
Leyla ile mecnun efsane oldular,
Oysa bizim hikayemiz sonsuzluğa erişti!

Sen şimdi aşkımın tek göstergesisin,
Hüznümün, güzümden okunmayan hali.
Bu hüznün elinden hangi hallerdeyim bilmiyorsun,
Senden sonra var olmadım ben tanrı biliyor,
Kalbimin yapraklarını gör ve git!
Tufan gibi inşa et hüznün dallarını,
Gül idik, gülleri derip git.
Ki ben gül ağacıydım,
Tufanın ayakları dibinde oturan…
Vücudunun bütün dallarını,
Tabiatın hışmıyla kır!

ey sârebân, ey kârevân, leylâ-yi men kocâ mî berî
bâ borden-i, leylâ-yi men, cân u dil-i merâ mî berî
ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî

der besten-i peymân-e mâ tenhâ govâh-e mâ şod hodâ
tâ în cehân ber pâ boved in aşk mâ bemâned be câ

ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân çerâ mî berî
ey sârebân kocâ mî revî leylâ-ye mân koca mî berî

temâmî-ye dînem be donyâ-ye fânî
şerâr-i aşkî ki şod zendegânî
be yâd-i yârî hoşâ katre eşkî
be sûz-e eşkî hoşâ zindegânî
hemîşe hodâ yâ mehebbet-i dilha
be dilhâ bemâned besân-e dil-i mâ
ki leylî u mecnûn fesâne şeved
hikâyet-i mâ câvidâne şeved

to eknûn ze aşkem girîzânî
gamem râ ze çeşmem nemî hânî
der in gam çe hâlem nemî dânî
pes ez tô nebûdem berâye hodâ
to merg-e dilem râ bebîn u berû
çû tûfan sehtî ze şâhe-i gam
gol-e hestîem râ be-çîn o berû
ki hestem men ân direhtî
ki der pây-e tûfân nişesti
heme şâhehâ vucûdeş
ze heşm-e tebiet şikeste





از صائب تبریزی-Sâib-i Tebrîzî’den

18 04 2010

پیش مرغ شکست هپر صائب

قفس و باغ و آشیانه یکی است

Ey Sâib, kanadı kırık kuş için,

Kafes de, bağ da, âşîyân da birdir

عالم ديگر به دست آور كه در زير فلك

گر هزاران سال ميمانى همين روز و شب

Şu gökkubbenin altında öteki alemi elde etmeye gayret et.

Zira şu dünyada binlerce yıl da kalsan, durmaksızın göreceğin şu gün ve geceden ibaretdir.

هيچ ره صائب بحق نزديكتر از درد نيست

از طبيبان ميكند پرهيز ازان بيمار ما

Ey Sâ’ib ! Allah’a ulaşmak için gam ve dert yolunu seç. Zîrâ bundan kısa ve yakın yol yoktur.

Bizim gibi aşk hastası olanın, doktorlardan sakınması hep bu düşünceye dayanır.

مبند دل به حیاتي كه جاوداني نیست

كه زندگاني ده روزه زندگاني نیست

Ebedi olmayan şu hayata gönül verme, (gönül bağlama)

Çünkü on günlük hayat, hayat değildir.

بزرگ اوست كه بر خاك همچو سايه ي ابر

چنان رود كه دل مور را نیازارد

Büyük o kimsedir ki yeryüzünde bir bulut gölgesi gibi giderde bir karıncanın gönlünü dahi incitmez.

جز پشیمانى ندارد حاصل طول امل

چند پیمائى مكرر اين ره پیموده را

Bitmek bilmeyen arzu ve isteklerin neticesinde pişmanlıktan başka bir şeyin olmadığı açık bir gerçektir.

Ey gâfil ! Şu ölçülmüş olan yolu kaç defa daha ölçmek istersin?





ياد دارى-Yâdında mı?

13 04 2010

 

Yadında mı doğduğun zamanlar?

Sen ağlar idin gülerdi âlem;

Bir öyle ömür geçir ki olsun

Mevtin sana hande halka matem.

ياد دارى كه وقت آمدنت
همه خندان شدند تو گريان
آبچنان زى كه وقت رفتن تو
همه گريان شودن تو خندان

Tekrar  tekrar okumayı sevdiğim dörtlüklerden biri ve her seferinde içimde bir hüzne sebebiyet veriyor. Öyle bir ömür geçirememe “endişe”sinden olsa gerek… Rubai hakkında kesin bir bilgiye sahip olmamakla beraber, Sadi Şirazi’ye ait olduğu, ilk kısımdaki çeviriyi de, Mehmet Akif Ersoy’un Arapça’dan tercüme ettiği söylenir. Beşir Ayvazoğlu’nun  makalesinde okuduğum, kime ait olduğu bilinmeyen, başka bir çevirisi de şöyledir: 

“Fikr et ey dil ki doğduğun vaktin
Halk handân idi ve sen giryân
Ana sa’y et ki öldüğün vaktin
Halk giryân ola ve sen handân”